Bir düş havalandı
yüreğinden.
Asılı kaldı gökyüzünde,
sağa baktığında. Dondu.
Sola, son bakışında hareketlendi
tekrar… Hedefine uçtu. Başının bulutlara değdiği yer, sondu.
- İstemez misin, dedi
dostuna?
Sessiz… Gözleriyle…
- İstemez misin, şu görkemli binalarda senin de
bir dairen olsun?
Ve kitap çadırında, uyak
gereği koltuk altındaki kitap sayısı, incelediğiyle birlikte on’du.
- İstemem, dedi dostu,
aynı lisanı hal ile.
Az önce düşünün asılı
kaldığı yöne çevirerek başını.
- İstemem. Aynı semtin
bir yüzünde varlık hâkim, bir yüzünde yokluk. Çelik olsa taşıyamaz bu yükü,
göçer.
- Ne yükü?
- Ne yükü olacak?
Elbette “Düşkondu”…
Neden sonra sıyrıldı
düşüncelerinden. Anladı. Kendisiyle hasbıhal ediyordu. Yeri sabitti üstelik.
Bir caddeden, karşıya da geçmiyordu.
Elindeki kitaba geri
dönünce gülümsedi. Kapak resmindeki ufaklığa, koskoca kâinat fon’du.
Faruk Yılmazer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder