8 Aralık 2018 Cumartesi

Aşk Olsun (Deneme)


Erişilemeyene murdar yaftası yapıştırdığımızdan değil uzak duruşumuz. Yahut kelamımızın dar çizilmiş hudutlarında gümrük engeline takıldığımızdan değil. İlk harfini sele verdiğimiz “ene” nin bencilliğinden sıyrılıp “ne” aradığımızın idrakine varışımızdı önce sebep. Ve sonra, son harfini yele verip “en” e sevdalanışımız. Yoksa biliriz bizde, şizofren kafiyelerle lisana dökmeye meramımızı.
Hamdık yola çıktığımızda. Bilmiyorduk nerdeydik. Belki de umudun; cevabın makamına kurulduğu yerdeydik. Afili yalnızlığımıza rest çekip afili kıyafetlerle düştük yola. Tavafa başladığımız çemberin genişleyerek sonsuzluk sarmalına ilerlediğini bilmeden. Çıkacaktı karşımıza elbet; bir Aslı, bir Şirin yahut bir Leyla. Son durakta aracımızdan inmeden…
Susamış gönüllerimizin bilinecekti kadri…
Yorulmuş ayaklar, yıpranmış ökçe.
Şiirler yazacaktık.
Okuyacaktı sözü şiir olmuş diliyle, İbrahim Sadri yahut Bedirhan Gökçe.
Öğrendik kozamızdan kurtulduğumuzda aşka uçarsak kanatlarımızın yanacağını. Yazılıydı Levh-i mahfuz da, kader yapacaktı yapacağını.
Ve piştik. Demirin kıvamındaysa har-ı; basamak eder çelikleşmeye, bünyesine zerk edilen yaşı, değilse pas. Yüreğin kararındaysa nar-ı; aşk adı alır içe akıtılan gözyaşı, o en sevgili kullara has. Dağlar delinmeli, çöller gezilmeli, uğrunda ölünmeliydi.  Aşka uçmadıktan sonra kanadın bir işe yaramayacağı bilinmeliydi.
Girilmeliydi çıplak ayaklarla içine ateşin, dökülmeliydi pınarlarından ziyansız ab-ı ateşin.
Yandık nihayet, beşeri aşkın prangalarından kurtulduğumuzda. Tüm nihayetlerin kavuştuğu vuslat denizine varınca ferahladık. Adı dünya olan garibin çilehanesinde ararken sürekli Leyla’yı, aşkın odu kül edince yüreğimizi, bulduk sonunda Mevla’yı. “Ne” aradığımızın idrakine varınca kavuştuk, o “en” sevgiliye. Şimdi soran olduk bilmeyene aşk varsa kanada ne gerek var diye.
Bütünün seciyesini görmez kimi, yalnız seci de kalır. Nefi’den iki satır bazen çok şey anlatır.

Yine endîşe bilir kadr-i dür-i güftârım.
Rûzigâr ise denî dehr ise sarrâf değil.

Faruk Yılmazer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder