6 Ocak 2019 Pazar

Öteberi Çantası (Makale)


Hep fıkrayla bitirecek değiliz ya…
Bu sefer de, bir fıkrayla başlayalım yazımıza;

Devekuşuna “koş” demişler…
Ben “kuşum, koşamam” demiş.
O halde “uç” demişler…
Ben “deveyim, uçamam” demiş.

Deve mi yoksa kuş mu olduğuna karar verememiş bir mahlûkatın, ismiyle isimlenmiş kabare gurubunun, (Hani şu, yaşayan kurucu üyesinin, cumhurun başını tehdit etmeyi ifade özgürlüğü sandığı, tarihin tozlu raflarına kalkmış gurup.) bir oyunlarında, o günlerde çıkarılmış bir yasayı alaya almak için kullandıkları bir cümleden geldim buralara;

“Zararlı neşriyata, zamanında müdahale…”

Yasa, hala yürürlükte mi, uygulanıyor mu bilmiyorum?

Bildiğim; kırk beş yılı geride bıraktığım zaman diliminde şahit olduğum ilk poşet kavgası değil, bugün yaşananlar.
1986 yılında, küçükleri muzır neşriyattan koruma kanunu uyarınca, muzır neşriyatın poşet içerisinde satılması kararı alınmıştı. Ve bu yerinde karar sebebiyle, zamanın başbakanı rahmetli Turgut Özal’a bolca yüklenilmişti.
İşin ilginç tarafı; o gün poşete en çok karşı çıkanların, bugün poşete en çok sahip çıkanlar olması.

Naylon poşet kullanımının azaltılarak doğanın korunması adına alınan, poşetlerin parayla satılması kararı ne derece verimli olur, onu zaman gösterecek? Yalnız, bu geç kalmış girişimin çıkardığı gürültü, en azından bir kesimin bundan böyle daha duyarlı olacağının ispatı…
Alternatif çözümler üretilebilir miydi?
Muhtemelen üretilebilirdi. Hatta bu haliyle dahi, daha kabullenilebilir hale getirilebilirdi.
Öncelikle, geçiş döneminin daha uzun tutulabileceğiydi, şahsi kanaatim. Bu zaman diliminde de; yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, büyük işletmeler gerekli ön hazırlığı yapabilirdi.
Kâğıt poşet, çok kullanışlı bez çanta, file benzeri alternatifler halka ulaştırılır, naylon poşetin vazgeçilmez olmadığına ikna edilebilirdi insanlar.
Birde, bu işte yalnızca vatandaşa yüklenilmesi yanlışı var tabi. En az, bizlerin ödeyecek olduğumuz yirmi beş kuruş kadar işletmelerden da kesinti yapılmalı ki, elimizi taşın altına hep birlikte koyabilmiş olalım.

Kim, derse desin. Doğayı korumaya mecburuz. Bu konuda yapılan girişimlere karşı çıkmak gelecek kuşaklara sıkılmış birer kurşundur.

Daha verimli olabilecek bir uygulama ortaya konuluncaya kadar;
“Hoş geldin, rahmetli anneannemin “öteberi” çantası.

Faruk Yılmazer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder