Hep fıkrayla bitirecek
değiliz ya…
Bu sefer de, bir
fıkrayla başlayalım yazımıza;
Devekuşuna “koş”
demişler…
Ben “kuşum, koşamam”
demiş.
O halde “uç” demişler…
Ben “deveyim, uçamam”
demiş.
Deve mi yoksa kuş mu
olduğuna karar verememiş bir mahlûkatın, ismiyle isimlenmiş kabare gurubunun,
(Hani şu, yaşayan kurucu üyesinin, cumhurun başını tehdit etmeyi ifade
özgürlüğü sandığı, tarihin tozlu raflarına kalkmış gurup.) bir oyunlarında, o
günlerde çıkarılmış bir yasayı alaya almak için kullandıkları bir cümleden
geldim buralara;
“Zararlı neşriyata,
zamanında müdahale…”
Yasa, hala yürürlükte
mi, uygulanıyor mu bilmiyorum?
Bildiğim; kırk beş yılı
geride bıraktığım zaman diliminde şahit olduğum ilk poşet kavgası değil, bugün
yaşananlar.
1986 yılında, küçükleri
muzır neşriyattan koruma kanunu uyarınca, muzır neşriyatın poşet içerisinde
satılması kararı alınmıştı. Ve bu yerinde karar sebebiyle, zamanın başbakanı
rahmetli Turgut Özal’a bolca yüklenilmişti.
İşin ilginç tarafı; o
gün poşete en çok karşı çıkanların, bugün poşete en çok sahip çıkanlar olması.
Naylon poşet
kullanımının azaltılarak doğanın korunması adına alınan, poşetlerin parayla
satılması kararı ne derece verimli olur, onu zaman gösterecek? Yalnız, bu geç
kalmış girişimin çıkardığı gürültü, en azından bir kesimin bundan böyle daha
duyarlı olacağının ispatı…
Alternatif çözümler
üretilebilir miydi?
Muhtemelen
üretilebilirdi. Hatta bu haliyle dahi, daha kabullenilebilir hale
getirilebilirdi.
Öncelikle, geçiş
döneminin daha uzun tutulabileceğiydi, şahsi kanaatim. Bu zaman diliminde de;
yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, büyük işletmeler gerekli ön
hazırlığı yapabilirdi.
Kâğıt poşet, çok
kullanışlı bez çanta, file benzeri alternatifler halka ulaştırılır, naylon
poşetin vazgeçilmez olmadığına ikna edilebilirdi insanlar.
Birde, bu işte yalnızca
vatandaşa yüklenilmesi yanlışı var tabi. En az, bizlerin ödeyecek olduğumuz
yirmi beş kuruş kadar işletmelerden da kesinti yapılmalı ki, elimizi taşın
altına hep birlikte koyabilmiş olalım.
Kim, derse desin.
Doğayı korumaya mecburuz. Bu konuda yapılan girişimlere karşı çıkmak gelecek
kuşaklara sıkılmış birer kurşundur.
Daha verimli olabilecek
bir uygulama ortaya konuluncaya kadar;
“Hoş geldin, rahmetli
anneannemin “öteberi” çantası.
Faruk Yılmazer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder