Halk
dilinde Eyyüb, incele incele ip olur.
Beklenmedik zamanlarda
beklenmedik sözler söyleyen nev’i şahsına münhasır bir adamdı Çorali. Çorbacı
Ali, Çorba Ali, Çorbalı derken; bir dönem yaptığı işle hemhal olan ismi yeni
bir lakap türetmişti ona.
Sohbetini seven mahalle
eşrafının davetiyle katıldığı bir akşam çayında, semtlerine yeni taşınan adaşı,
genç bir şairle tanıştırdılar onu. Ne iş yaptığını sorduğu genç şairden “şiir
yazarım” cevabını alınca bir süre suskun kaldı. Nihayetinde dayanamadı;
- Sen en iyisi kendine başka
bir meslek daha seç evlat.
- Neden efendim?
- Şair Ali, Şiir Ali derken “şıracı”ya
çıkarda adın, bozacıdan gayrı yoldaşın olmaz.
Yanlış
ittifak karakoldan döner.
İl olma heveskârı iki ilçenin
ileri gelenleri birlikte İstanbul’da bir dayanışma gecesi düzenlemek
istiyorlardı. Gurbetçi hemşerilerinin de desteğini alarak seslerini daha iyi
duyurmanın hesabını yapıyorlardı. Geceye davet edilen Çorali’nin cevabı net
oldu.
- Yaptığınız hesabın içine
İstanbul’u eklemeniz olumlu bir gelişme olmuş. Yalnız iki ilçenin de baş
harfleri alfabetik sıraya göre İstanbul’dan sonra geliyor. Dolayısıyla bir süre
sonra bu dayanışma bir rekabete dönüşecek. İstanbul her dönem ortada olacağına
göre dayanışmayı alfabenin alt sıralarında kalan bir ilçeyle gerçekleştirmeniz
daha mantıklı olurdu.
İşi
ehline verin.
Nafakasını temin etmek için
tekstil atölyelerini gezer, hafif defolu ürünleri uygun fiyatlara satın alır,
cüzi bir karla pazarlarda satardı. Yine böyle bir gezi gününde gittiği firmanın
sahibi normalden fazla bekletmişti Çorali’yi. Ofisten ayrılan oldukça yaşlı bir
hanımın ardından görüşmeye girince sebebini öğrenmişti. Firma sahibinin yatalak
annesine bakıcılık yapan kadın, memleketine döneceğini söyleyerek işten
ayrılmıştı. Acilen yeni bir bakıcı bulunması gerekiyordu.
- Nasıl, gözün tuttu mu,
yeni bakıcı adayını? Sence anneme bakabilir mi dedi, adam?
- Bakar bakmasına da… Siz
yine de genç birini daha bulun. Gerekirse ikisine birden baksın.
Dermân
arardım derdime, derdim bana dermân imiş.
Bir akşamüzeri, bekâr
odasının bulunduğu sokağa girdiğinde neşeli hali esnafın gözünden kaçmamıştı.
Birkaç gündür oldukça keyifsizdi. Yaşlılık, hastalık, fakirlik, kimsesizlik
gibi pek çok dertle boğuşmasına yormuştu komşuları bu durumunu. Aralarında
yardım etmek için ne yapabileceklerini konuşuyorlardı. Mahalle bakkalı yolunu
çevirdi;
- Hayrola Çorali pek
keyiflisin bugün?
Parçalanmak üzere olan
ayakkabılarını işaret etti;
- Sağ ayakkabımın içine ufak
bir taş girmiş herhalde. Yürürken hafif eziyet ediyor.
- İlahi Çorali. Durup
çıkarsaydın ya iki dakika. Hem anlayamadım. Bunun için mi keyiflisin?
- Elbette, dedi. Birkaç
gündür bütün işlerim yolunda gidiyordu. Sandım ki Rabbim benden yüz çevirdi.
Hamdolsun, bir ümit var artık içimde. Hem bilmez misin su alçak olan yere akar,
nerede dert varsa deva oraya koşar?
Faruk Yılmazer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder