13 Ocak 2019 Pazar

Çorali'den...


Halk dilinde Eyyüb, incele incele ip olur.
Beklenmedik zamanlarda beklenmedik sözler söyleyen nev’i şahsına münhasır bir adamdı Çorali. Çorbacı Ali, Çorba Ali, Çorbalı derken; bir dönem yaptığı işle hemhal olan ismi yeni bir lakap türetmişti ona.
Sohbetini seven mahalle eşrafının davetiyle katıldığı bir akşam çayında, semtlerine yeni taşınan adaşı, genç bir şairle tanıştırdılar onu. Ne iş yaptığını sorduğu genç şairden “şiir yazarım” cevabını alınca bir süre suskun kaldı. Nihayetinde dayanamadı;
- Sen en iyisi kendine başka bir meslek daha seç evlat.
- Neden efendim?
- Şair Ali, Şiir Ali derken “şıracı”ya çıkarda adın, bozacıdan gayrı yoldaşın olmaz.

Yanlış ittifak karakoldan döner.
İl olma heveskârı iki ilçenin ileri gelenleri birlikte İstanbul’da bir dayanışma gecesi düzenlemek istiyorlardı. Gurbetçi hemşerilerinin de desteğini alarak seslerini daha iyi duyurmanın hesabını yapıyorlardı. Geceye davet edilen Çorali’nin cevabı net oldu.
- Yaptığınız hesabın içine İstanbul’u eklemeniz olumlu bir gelişme olmuş. Yalnız iki ilçenin de baş harfleri alfabetik sıraya göre İstanbul’dan sonra geliyor. Dolayısıyla bir süre sonra bu dayanışma bir rekabete dönüşecek. İstanbul her dönem ortada olacağına göre dayanışmayı alfabenin alt sıralarında kalan bir ilçeyle gerçekleştirmeniz daha mantıklı olurdu.

İşi ehline verin.
Nafakasını temin etmek için tekstil atölyelerini gezer, hafif defolu ürünleri uygun fiyatlara satın alır, cüzi bir karla pazarlarda satardı. Yine böyle bir gezi gününde gittiği firmanın sahibi normalden fazla bekletmişti Çorali’yi. Ofisten ayrılan oldukça yaşlı bir hanımın ardından görüşmeye girince sebebini öğrenmişti. Firma sahibinin yatalak annesine bakıcılık yapan kadın, memleketine döneceğini söyleyerek işten ayrılmıştı. Acilen yeni bir bakıcı bulunması gerekiyordu.
- Nasıl, gözün tuttu mu, yeni bakıcı adayını? Sence anneme bakabilir mi dedi, adam?
- Bakar bakmasına da… Siz yine de genç birini daha bulun. Gerekirse ikisine birden baksın.

Dermân arardım derdime, derdim bana dermân imiş.
Bir akşamüzeri, bekâr odasının bulunduğu sokağa girdiğinde neşeli hali esnafın gözünden kaçmamıştı. Birkaç gündür oldukça keyifsizdi. Yaşlılık, hastalık, fakirlik, kimsesizlik gibi pek çok dertle boğuşmasına yormuştu komşuları bu durumunu. Aralarında yardım etmek için ne yapabileceklerini konuşuyorlardı. Mahalle bakkalı yolunu çevirdi;
- Hayrola Çorali pek keyiflisin bugün?
Parçalanmak üzere olan ayakkabılarını işaret etti;
- Sağ ayakkabımın içine ufak bir taş girmiş herhalde. Yürürken hafif eziyet ediyor.
- İlahi Çorali. Durup çıkarsaydın ya iki dakika. Hem anlayamadım. Bunun için mi keyiflisin?
- Elbette, dedi. Birkaç gündür bütün işlerim yolunda gidiyordu. Sandım ki Rabbim benden yüz çevirdi. Hamdolsun, bir ümit var artık içimde. Hem bilmez misin su alçak olan yere akar, nerede dert varsa deva oraya koşar?

Faruk Yılmazer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder